
Hüyük şehir merkezinde bir süre adımlarsanız, Aşağı Mahalle’nin ara sokaklarında tarihî evlerin arasında eski bir cami ile karşılaşırsınız. Cami ile ilgili kayıtlar, yapının, 1870 yılında inşa edildiğini göstermektedir.
Ahşap kapısından içeriye girdiğinizde kahverengi, yeşil ve beyaz renklerin birbirine eşlik ettiği iç mekânda caminin ahşap direkleri sizi karşılayacaktır. Beyaza boyanmış altı direğin taşıdığı tavan bütünüyle kahverengi, süslü minber ve mihrap baştan aşağı yeşile boyalıdır. Son derece süslü ahşap minber, mihrap ve vaaz kürsüsü aynı ustanın elinden çıkmış gibidir....
İnsan yaşlanmaz, hayatı boyunca edindiği deneyimler ile yalnızca olgunlaşır. Coğrafyasından maneviyatına, lezzet kültüründen tarihine kadar Konya, bir insanın hayatına katabileceği en özel deneyim ve en büyük olgunluk olacaktır.
İnsan küçük bir evren taşır içinde. Ömür yolculuğu kilometreler ile değil zamanla ölçülür. Dünya üzerinde gittiği her yer, kat ettiği her rota içindeki dünyayı değiştirir insanın. İşte bu yüzden Mevlana’nın şehri Konya’yı gezmek ve eşsiz rotalarında yolculuk etmek, insanın kendini keşfetmesi demektir aynı zamanda.